Arama

10 Ekim 2013 Perşembe

Ciddi Anlamda Az Gelişmiş Bir Ülkeyi Nasıl Tanırsınız??(1)



    Uzun zamandır yazamıyorum,nedeni bu sefer yoğunluk falan da değil..Tek nedeni var artık, bezmişlik..Gerçek anlamda inanılmaz yanlış koşullarda yaşatılmaya devam ediyoruz..Hangi birine karşı çıkacağını,hangisi hakkında bilgi vereceğini şaşırıyor insan..O yüzden klişelerden uzak bir dille ve değinilmeyen dokunulmayanlar hatta bilinmeyenler ile az bilinenleri harmanlayarak bir ülkenin nasıl göründüğünden daha az gelişmiş olduğunu anlatmaya çalışacağım..Ülke ismi vermeyeceğim bunları anlatırken..Biraz geleceğe karamsalık vereceğim o ülke hangisi ise orada yaşayanlar için..
 
    Sözünü ettiğim ülkede ;

   Doğuyor,büyüyor ilk okula liseye falana filana gidiyor insanlar temel eğitim almak için..Birden tek tip giyimler,yakalar aynı saçlar tek tip,tüm okul aynı giyindiriliyor..Neden diye sormaz ama kimse,çünkü velilerin aileleride küçükken onlara sordurmamıştır..Sorulduğunda ise,çocuklara tertip düzen öğretiyoruz falan diye anlatılır ama aile de bilmez neden olduğunu..Ama bu kuralı getirenler için bir nedeni vardır..Uyanmayın,biz burada yıllardır tek tip bir eğitim veriyoruz sormaya dayanmayan biz ne öğretiyorsak o amacı taşıyan müfredatlara göre büyütülen nesiller istiyoruz..O yüzden sessiz olun uyumu bozmayın kıyafetlerinizle dahi tam bir uyum içinde olun kurallara kökten bağlı kalın..17 yaşınıza kadar biz nasıl istersek o şekilde yetişin..Çünkü seni bir şekilde ne olduğuna anlam veremediğin bir yarışmaya sokmuşlardır o yaşta,mesela dersten kaçmak adam yaralamak gibi bişey yapmışsın şekilde anlatılır..Tırsarsın yok ya yapmayalım dersin aslında yoğurdun kaymağıdır,25 yaşına gelirsin iş işten geçmiştir vay be dersin ne salakmışız,okuldan kaçmaktan ne tırsarmışız dersin..Şimdi aklım olsa şöyle de böyle de diye hatıralara dalarsın................Yani demek istediğim az gelişmiş sistemlere yeni körpe gençleri ilk bu şekilde alıştırırlar sus konuşma kendi yorumun olmadan ders çalış gibi.....Bu tarz ülkelerde bazı dersler mesela sekiz,on saattir haftada ama müfredata bakarsın Felsefe bir saat  Psikoloji bir saat sosyoloji ve müzik bir saat ve seçmelidir..Yani hayatı düz ezbere anla ve o şekilde öğren denir sana..Düşünceni ufkunu açabilecek uğraşlar bir zahmet bir saattir..Bu derslerin hiçbir zaman sana derinleri öğretilmez,Freud'u anlattırır ders kitabı ama öyle bir kullanılır ki adamın psikanalizlerini anlamaya çalışacağına çocuk,bunlardan bahsedil o kitaplarda,adamın cinsel bir sapık olduğunu sanar çocuk..Kıkır kıkır gülüşülür derslerde,çünkü eğlence gibi görülsün istersin çocuğa o dersler ciddiye almasın istenir..Ama çocuk bilmez ki karakterine hayatına direkt dokunacak noktalardır bunlar..

   Sözünü ettiğim ülkede ;

    Yüzde 20'si belirli sebeplerden dolayı kapalı tutulan 1200'e yakın kütüphane bulunuyordur..Sonra dersin ki bir de diğer ülkelerde nasıl bu durum merak edersin,bi öğrenirsin ki İngiltere'de 7 bin,Almanya'da 10 bin,İtalya'da 9 bin...Tek tek dolaşmaktan yorulur dersin ki dünyada kaçıncıyız bir bakayım dersin okuma alışkanlığında 175 ülke arasında 85.sırada olduğunu öğrenirsin..Aa dersin o zaman gerek yok kütüphaneye falan nasılsa okumuyoruz..
    Aynı konuyla alakalı,çevrede okumayı sevmeyenleri geç,bir de  " sen niye bu kitabı iki kere okuyorsun ki ne anlamı var diyen" kitap okuyan insanlarla karşılaşırsın ve " bu kitabı 15 yaşında okudum ilk,birde 30'umda ki kuracağım dünyayı merak ettim" diye açıklama yaparken bulursun sözünü ettiğim ülkede kendini..

 Sözünü ettiğim ülkede ;

  Hakkıyla başarısıyla üniversite eğtimlerini tamamlamış genç beyinlere devlet kadrosuna girmesi için tamamen kurmaca bir sınav için şart koyulmuştur ve bu sınava kimse karşı gelmeyip paşa paşa giriyordur..Yan masasındaki bir adam bir soru fazla bildiği için seçiliyordur bu sınav ile..Yerleştirilmesi yetmiyordur devlet kadrosuna çünkü amiri o an ki "x" hükümetin tepeden indirme getirdiği bir insandır..Hükümetinin gücünü devletin kollarında gösteren bu kişi ile ne yaparsan yap karşı gelmemen gerekiyordur..Altı-beş-yediye tabisindir artık devletin senin yediğinden içtiğine kılığından kıyafetine yaşam tarzına yüksek veya alçak sesle konuşmana kadar karışma hakkına sahiptir..



     Gelişmiş ülkelerin planları çerçevesinde ki destekleri ile olan darbe girişimlerini meşru hareket gibi görüp,"evet asker artık bu olaya,polis bu olaya el atmalı" gibi düşünüp halkın tek bir bütün şeklinde  hareket edebilme özgürlüğünü yine devletin kanatlarına bırakılıyordur..

     Yani demokrasinin ülkelere darbe ile gelebileceğine inanılıyordur..Ülkenin bir kısmı böyle inanıyordur,diğer bir kısmı ise "Demokrasi'nin" ülkeye üç hafta geliyor geliyor diye reklamları yapılan "PAKETLER" şeklinde geleceğine ve bir başbakan tarafından medya aracalığa ile yapılacağına inanıyordur,sözünü ettiğim ülkede..Yani demokrasi anlayışı Copperfield'in şapkasından çıkaracağı ellinci tavşanı "aaaa" diye izlemektir..

 Sözünü ettiğim ülkede;

    Bir kent için yapılan metro,yol,tüp geçit gibi olaylarda temel atma töreni yapmak gayet normal karşılanır..Hatta bu yapılması aslında zorunlu olan hizmet öyle bir şeye büründürülür ki bitirilmesine 5 yıl varken reklam aracı olarak kullanılarak boy boy afişleri bastırılır yetmez tv reklamları ile güçlendirilir..Çünkü sözünü ettiğim ülkede bu yapılanların " halkın vergisi" ile değil de"  o yapan belediye başkanının veya başbakanın kendi cebinden verdiği para ile yapıldığı varsayılır..Bu şekilde medya tarafından halka bir etkileme kullandırılır..


 Sözünü ettiğim ülkede ;

     Televizyon kanallarında evlilik programı sunan birinin,ülkenin en önemli hastanesinin önemli bir bölümünün başhekiminden 3 kat fazla maaş alıyor olması çok tartışılmaz..İşin ilginci ise kimilerine "aaa x doktorda şu kadar maaş alıyor,çok fazla alıyor bence" diyen onlarca insan olur ve bu onlarca insan konu milyonlarca euro alan tuttuğu takımın futbolcusu olunca "daha da fazla verin de gitmesin başka takıma" diyebilmektedir..

 Sözünü ettiğim ülkede ;

    Araba kullanmak genel anlamda herşeyde üstünlük bende olarak algılamaktır kullanılan yolu..Mesela bahsettiğim ülkede araba kornası tamamen anlık duyguyu yansıtan bir ekipman olarak kullanılır..Ve o kadar gariptir ki bu ülkede yaşayan birisi yurt dışına tatile falan gidip döndüğünde hayret ettiği şey olarak komşusuna "inanılmaz bişey gördüm yaya olarak caddeye her çıkışımda tüm arabalar istisnasız duruyordu" diye anlatır..Çünkü bu onun algısına göre,gittiği ülkede halkın normal olanı yapması demek değildir,o halkın yayaya çok farklı bir saygıya sahip olmasını sanmasıdır..
    Unutmadan,sözünü ettiğim bu ülkede kaldırımlar "ÇIKILABİLEN" bir şehir gerekliliği şeklinde tasarlanmaz,"TIRMANILMASI GEREKİLİR" şekilde dizayn edilir..Ve bu belediyeler tarafından sanki çok hoş bişey yaptık gibi anlatılır..
    Bir de metro ve otobüslerde kendini yetiştirmeyeninden,kendini yetiştirdiğini sanan bir çok insan "girdiği kapının hemen ortasında kümelenir,bu onlar için normaldir daha iç kısımlara hareket etmeye gerek yoktur onlar için hatta bir durak geçince "ben burdayım ilerlemem yeni binen geçsin arka kısımlara diye bir düşünceye kapılır..


   Sözünü ettiğim ülkede ;

  Hükümetler inançları tamamen siyaset malzemesi olarak kullanırlar..Ve ne yazık ki böyle bir ülkede buna inanan halk oranı bir hayli yüksektir..Bu tarz hükümetler din ve inançları malzeme olarak kullanarak yaşam tarzlarına,düşüncelere,yeni fikirlere,çağdaşlaşma dozuna engel koymak isterler..İşin yine ilginci buna karşı birşeyler yapıp hayat standartları için birşeylere karşı çıkıp hak arayan insanlara çirkin sıfatlar yüklenilir bu tip bir ülkede..Bu tip ülkelerde demokrasi devletin izin verdiği ölçüde,basın özgürlüğü ise hükümet ne kadar isterse o kadardır..

  Sözünü ettiğim ülkede ;

  Yaşayan erkek nüfusunun yüzde 35'inin ilk cinsel deneyimleri eşşek veya ona benzer bir hayvanla oluyordur..Ve bunun nedenin sosyolojik etkilerinden biri olarak devlet yönergelerine göre otobüslerde dahi kadın erkek diye cinsiyet ayrımcılığı yapılıp insanlara potansiyel sapkın damgası yapıştırılıyordur..Bu tarz ülkelerde sıklıkla bekaret diye bir ahlak gerekliliği bulunmaktadır..Aile büyükleri bekaretini kaybeden erkeklerine "aslanım erkek adamdır yapacaktır" diye tepkide bulunur,hemen yanında oturan kızlarını ise "boğazlarını kesme,töreye kurban verme ve feci şekilde dövme" yollarını seçiyordur..