Arama

4 Aralık 2013 Çarşamba

30 Mart 2014....



          Malum bu kadar fırtınalı zamanlar yaşanan bir ülkede bir çok şeyi kestirmek önceden zor oluyor..Bilindiği gibi beş aydan daha kısa bir süre zarfında bir yerel seçimler olacak bu ülkede,herkes adaylarını belirlemeye başladı Bir çok yerde adaylar belli gibi ama kritik bazı yerlerde hala elemeler devam ediyor..Bunlara rağmen 81 ilde şuan ki duruma göre bir tahmin de bulunacağım,hem belki biraz fikir sahibi eder sizi ve nasıl bir değişim gösterebileceğini bu ilk tahminlerin beş ay içinde görmüş oluruz..

ADANA
2009 Mhp % 29.7 ile kazanmıştı..3 parti çok yakın sıralanmışlardı 1300 oy farkla Mhp'de kalmıştı..Şuan adaylar tam belli değil,kritik şehirlerden birisi Adana ki çok çekişmeli olacaktır..Ama Aytaç Durak'ı aday yapacak parti kazanır diyorum şuan için..Adayları belli olduğunda daha sağlıklı bir değerlendirme yapabilirim..Şuan için Aytaç Durak alır..

ADIYAMAN
Akp Fehmi Kutluyu açıkladı bu da Adıyaman Akp'te karışıklık çıkardı ama seçim gününe kadar uzlaşma olacaktır,bu ilde herhangi bir çekişme beklemiyorum en fazla bağımsız bir adayla kapışır Akp ama onu da kolay egale eder.. Akp alır..

AFYON
Bir önceki seçim kadar Akp Mhp arasında uçurum beklemiyorum bu sefer kazananı 3-4 puanlık bir fark belirler bu sefer..Bu yüzden şuan için Akp önde diyebilirim ama üç ay sonra ne olur dengeler bilinmez..

AĞRI
Sert bir Akp-Bdp kapışması beklediğim il olacak..Bir önceki seçimi Akp 7 puan farkla kazandı ama bu sefer çok başa baş bir mücadele bekliyorum,eğer Bdp küs Sp'den oy koparabilirse Akp'yi geçecektir diye tahmin ediyorum..Şuan için adayları bilmediğimden nabza göre konuşacağım Bdp Akp'den belediyeyi alır..

AKSARAY
Bir önceki seçim kadar fark olmaz arada ama Akp belediyeyi yine alır burada..

AMASYA
Evet bir önceki seçimde Akp'nin kolay kazandığı bir şehirdi ama bu seçimde Mhp iyi bir aday çıkarırsa yarışa ortak olacaktır..Şuan için başabaş diyorum,üç ay sonra ki tercihimde kesin bilgilerle aktarım yaparım..

ANKARA
Mhp adayı geçen seçimde güçlüydü ama bu seçimde bir çok ülkücü arkadaşım dahi tanımıyor adayı o yüzden Melih Gökçek'e yarayabilir bu durum..Chp'nin adayı henüz belli değil bu da önemli olacak Mhp seçmeni için ama şuan ibre Akp'den yana..

ANTALYA
Bir başka çok sert yarışın geçeceğini düşündüğüm şehir Menderes Türel'i Antalyayı sevmemişti ama Akaydın'da çok eleştiri aldı bu dönem..Şimdi yine büyük ihtimal ikisi karşı karşıya kalacak..Gezi olayları seçmeni kutuplaştırmış olabilir o yüzden çok başabaş bir seçim sonrası az bir farkla şuan  Chp önde,bakalım neler olacak ilerleyen zamanda..

ARDAHAN
Bir önceki seçimde Dsp-Chp-Dtp al biz istemiyoruz diyip el birliği ile verdiler Akp'ye burayı..Üçünün oyu yüzde 50 iken yüzde 36 ile Akp aldı götürdü..Yine böyle saçma bir durum oluşursa Akp alır ama sağlam ve birleşik bir adayla belediye el değiştirebilir bu seçimde,karışık illerden şuan için..

ARTVİN
Yine çok sert bir yarışın olacağı bir il,sadece iki puanla Chp'de kalmıştı önceki seçimde,bu seçimde adaylar önemli,şuan Dsp oyları ile Chp önde diyorum Akp'ye karşı..

AYDIN
Üç partinin başabaş götürdüğü şehri Chp kılpayı kazanmıştı..Dp belirleyici olmuştu böldüğü oylarla aslında..Bu seçimde ise Chp'nin rakibi bana göre Mhp,şuan çok kararsızım Mhp alabilir diyorum şuan ama önce bir adayları görmeliyim..

BALIKESİR
Mhp birinci parti çıkmıştı,çok bişey değişmez ve tekrar Mhp birinci parti kalır hatta biraz da oyunu arttırarak..Şehrin kaybedeni ise Akp olur..

BARTIN
Balıkesir için söylediklerim aynen geçerli diyebilirim,yine Mhp birinci parti çıkar..

BATMAN
Konuşmaya gerek yok,Bdp kalelerinden birisi..

BAYBURT
Üç gün önceye kadar Akp rahat alır diyordum ama "Türk diye bir ırk yok" çıkışı sonrası Bayburt Akp'den birinin,Mhp'nin burada da şuan birinci parti olabileceğini tahmin ediyorum şuan..

BİLECİK
2009'da Akp kıl payı almıştı ama bu seçimde kaybedeceği şehirlerden birisi olarak görüyorum Chp yeni belediye başkanlığını alır bu şehirde şuan için tahminim..

BİNGÖL
Barzani görüşmelerinin Akp'ye ne katıp ne götürdüğünü en çok belirleyecek illerden birisi,Akp-Bdp arasında çetin geçer,şuan Akp önde ama..

BİTLİS
Aynı Bingöl için ne dediysem Bitlis içinde düşüncelerim birebir aynı şekilde..

BOLU
Adana gibi öngörü yapamadığım şehirde Bolu,ben bir süpriz bekliyorum buradan ve Chp'ye geçeceğini düşünüyorum belediyenin ama şuan için..Bakalım adaylar belli olsun tam tekrar konuşuruz..

BURDUR
Yine sert bir Akp-Chp savaşının yaşanacağı şehir burada da Mhp seçmeninin durumu etkileyecektir sonuçları,adaylarıda görmek lazım,sanırım oyları eşit bile olabilir diyeceğim tek il burası şuan için..Şuan yorum yok..

BURSA
Mhp'nin ciddi atılım yapacağını düşünüyorum burada ama belediye Akp'de kalır..

ÇANAKKALE
Mhp seçmeninin belirleyeceği bir seçim bölgesi daha ama Chp bırakmaz görünüyor Akp'ye burayı..

ÇANKIRI
El değiştireceğini düşündüğüm şehir,Akp'den Mhp'ye geçecektir bu seçimde..

ÇORUM
Pek yorum yapmama gerek olmayan bir şehir,Akp alır..

DENİZLİ
Bir önceki seçim kadar kolay olmayacak Akp için ama şuan Akp alır diyorum..

DİYARBAKIR
Oy rekoru ile Bdp'nin alacağı şehir..

DÜZCE
Akp-Mhp arasında git gel şeklinde geçer şuan için kestirmek çok güç,Barzani muhabbetine kızan kesin Mhp'ye dönebilir ilerde daha sağlıklı söylemlere girebilirim..

EDİRNE
Çok rahat Chp'nin alacağı seçim şehri..

ELAZIĞ
Akp diyebilirim kolayca..

ERZİNCAN
Akp burada da rahat kazanır..

ERZURUM
Cemaatin ne yapacağını merak ettiğim şehir Mhp derse Mhp çıkabilir ama şuan ibre Akp'de..

ESKİŞEHİR
Akp adayı da sağlam ama Büyükerşen demek Eskişehir demek o yüzden Chp rahat diyorum..

GAZİANTEP
Göçün bozduğu şehir,Chp kalesi olan bir şehirdir aslında zamanında ama göç Akp yaptı burayı zamanla..Bu seçimde de Akp diyorum..

GİRESUN
Chp'nin yine kaybetmeyeceği şehir diyorum..

GÜMÜŞHANE
Mhp-Akp başabaş olur gene ve kılpayı ile Mhp yine alır..

HAKKARİ
Bdp alır yine rekorla..

HATAY
Seçimlerin tavrı en merak edilen şehri diyebiliriz..Göç yüzünden Akp olabilir ama bilinmez..Şuan için Akp birinci parti..

IĞDIR
Bdp'de kalır belediye tekrar..

ISPARTA
Mhp'nin rahat kazanacağı bir şehirdir..

İSTANBUL
İşte...Şuan çok erken Sarıgül-Önder-Topbaş,bana sorarsanız şuan Topbaş önde ama seçim sonuçlarında Sarıgül önde olacak zamanla diyorum,çünkü oy kullanmayan 1.600.000 kişi var ki tamamen durumu onlar belirleyecek..

İZMİR
Aziz bey rahatça yeniden başkan seçilir..

K.MARAŞ
Akp rahat alacaktır..

KARABÜK
Mhp-Akp savaşı olur ama Barzani hamlesinden dolayı Mhp bu sefer daha kolay kazanacaktır..

KARAMAN
Akp kalelerinden..

KARS
Akp şuanda önde ama Mhp-Chp birlik olursa çok rahat ortak adayı çıkarıp başkan yapabilirler..

KASTAMONU
Mhp'nin oy yükselterek tekrar alacağı şehir diyebilirim..

KAYSERİ
Akp kalesi daha denilebilir..

KIRIKKALE
Akp önde ama Dp oyları nasıl bölünecek bilinmez Mhp'de yarışta olur yakından..

KIRIKLARELİ
Chp zorlanmaz..

KIRŞEHİR
Biraz daha zorlu olacak ama Akp alacaktır..

KİLİS
Göç şehirlerinden birisi daha Akp alır..

KOCAELİ
Chp'nin Sefa Sirmen hamlesi olur mu bilmem ama Akp alır gibi görünüyor..

KONYA
Akp..

KÜTAHYA
Akp kalelerinden..

MALATYA
Oy kaybedecektir bu şehirde Akp bayağı ama belediyeyi kaybetmeyecektir..

MANİSA
Mhp'nin geçen seçimden çok daha rahat kazanacağı ildir..

MARDİN
Bdp'den ciddi atılım beklediğim il ama şuan Akp önde..

MERSİN
Zor geçecek ama Chp alır diyorum..

MUĞLA
Bir Chp kalesi..

MUŞ
Akp-Bdp savaşı olacak kazananın çok az farkla alacağı bir yer olacaktır..Akp önde şuan..

NEVŞEHİR
Mhp'Den büyük atılım beklediğim il ama yeter mi bilinmez..Akp alır gibi görünüyor şuan..

NİĞDE
Akp alır burada..

ORDU
Adaylar çok önemli mevcut belediye başkanı seviliyor o yüzden Dsp adayı Chp'den girecek sanırım yine ve alacaktır..

OSMANİYE
Mhp için kolay yer...

RİZE
Akp rahat kazanır...

SAKARYA
Mhp-Akp arasında geçecektir ve kıran kırana Cemaat oyları nereye gidecekse o belirler kazananı..

SAMSUN
Hiç beklemediğim şekilde Akp kalesi olan bir yer oldu..Gene alır Akp..

SİİRT
Bdp rahat kazanır..

SİNOP
Chp'nin zorlanmadan belediyeye tekrar sahip olacağı şehir..

SİVAS
Yazıcıoğlu için Bbp'nin kazandığı ildi,bu seçimde Akp'ye geçecektir..

ŞANLIURFA
Akp'nin Fakıbaba'ya kaybedeceği yer olacaktır tekrar ama Bdp atılım yapabilir gibi geliyor burada..

ŞIRNAK
Bdp alır..

TEKİRDAĞ
Chp rahat alır..

TOKAT
Akp zorlanmaz tekrar alır..

TRABZON
Kıran kırana olabilir ama Akp önde şuan..

TUNCELİ
Chp adayı kazanacaktır..

UŞAK
Mhp'nin mutlak favori olduğu yer..

VAN
Depren sonrası Akp'nin burada barınabilmesi zor,Bdp çok kolay kazanır..

YALOVA
Mevcut belediye başkanı nereden aday olur bilmiyorum olursa kazanır gibi geliyor tekrar..

YOZGAT
Mhp'nin oy artışı yaşayacağı şehir ama Akp alır gibi şuan için..

ZONGULDAK
Chp alacaktır tekrar..

Umarım çok üçkağıdın dönmediği bir seçim olur..Seçime kısa süre kala bunu kesin sonuçlarla vererek güncelleyeceğim..Şuan için verdiklerimde yüzde 10 hata payı olabilir sadece..
Teşekkür ederim,herkese ve ülkeye mutlu bir yeni yıl dilerim..

























10 Ekim 2013 Perşembe

Ciddi Anlamda Az Gelişmiş Bir Ülkeyi Nasıl Tanırsınız??(1)



    Uzun zamandır yazamıyorum,nedeni bu sefer yoğunluk falan da değil..Tek nedeni var artık, bezmişlik..Gerçek anlamda inanılmaz yanlış koşullarda yaşatılmaya devam ediyoruz..Hangi birine karşı çıkacağını,hangisi hakkında bilgi vereceğini şaşırıyor insan..O yüzden klişelerden uzak bir dille ve değinilmeyen dokunulmayanlar hatta bilinmeyenler ile az bilinenleri harmanlayarak bir ülkenin nasıl göründüğünden daha az gelişmiş olduğunu anlatmaya çalışacağım..Ülke ismi vermeyeceğim bunları anlatırken..Biraz geleceğe karamsalık vereceğim o ülke hangisi ise orada yaşayanlar için..
 
    Sözünü ettiğim ülkede ;

   Doğuyor,büyüyor ilk okula liseye falana filana gidiyor insanlar temel eğitim almak için..Birden tek tip giyimler,yakalar aynı saçlar tek tip,tüm okul aynı giyindiriliyor..Neden diye sormaz ama kimse,çünkü velilerin aileleride küçükken onlara sordurmamıştır..Sorulduğunda ise,çocuklara tertip düzen öğretiyoruz falan diye anlatılır ama aile de bilmez neden olduğunu..Ama bu kuralı getirenler için bir nedeni vardır..Uyanmayın,biz burada yıllardır tek tip bir eğitim veriyoruz sormaya dayanmayan biz ne öğretiyorsak o amacı taşıyan müfredatlara göre büyütülen nesiller istiyoruz..O yüzden sessiz olun uyumu bozmayın kıyafetlerinizle dahi tam bir uyum içinde olun kurallara kökten bağlı kalın..17 yaşınıza kadar biz nasıl istersek o şekilde yetişin..Çünkü seni bir şekilde ne olduğuna anlam veremediğin bir yarışmaya sokmuşlardır o yaşta,mesela dersten kaçmak adam yaralamak gibi bişey yapmışsın şekilde anlatılır..Tırsarsın yok ya yapmayalım dersin aslında yoğurdun kaymağıdır,25 yaşına gelirsin iş işten geçmiştir vay be dersin ne salakmışız,okuldan kaçmaktan ne tırsarmışız dersin..Şimdi aklım olsa şöyle de böyle de diye hatıralara dalarsın................Yani demek istediğim az gelişmiş sistemlere yeni körpe gençleri ilk bu şekilde alıştırırlar sus konuşma kendi yorumun olmadan ders çalış gibi.....Bu tarz ülkelerde bazı dersler mesela sekiz,on saattir haftada ama müfredata bakarsın Felsefe bir saat  Psikoloji bir saat sosyoloji ve müzik bir saat ve seçmelidir..Yani hayatı düz ezbere anla ve o şekilde öğren denir sana..Düşünceni ufkunu açabilecek uğraşlar bir zahmet bir saattir..Bu derslerin hiçbir zaman sana derinleri öğretilmez,Freud'u anlattırır ders kitabı ama öyle bir kullanılır ki adamın psikanalizlerini anlamaya çalışacağına çocuk,bunlardan bahsedil o kitaplarda,adamın cinsel bir sapık olduğunu sanar çocuk..Kıkır kıkır gülüşülür derslerde,çünkü eğlence gibi görülsün istersin çocuğa o dersler ciddiye almasın istenir..Ama çocuk bilmez ki karakterine hayatına direkt dokunacak noktalardır bunlar..

   Sözünü ettiğim ülkede ;

    Yüzde 20'si belirli sebeplerden dolayı kapalı tutulan 1200'e yakın kütüphane bulunuyordur..Sonra dersin ki bir de diğer ülkelerde nasıl bu durum merak edersin,bi öğrenirsin ki İngiltere'de 7 bin,Almanya'da 10 bin,İtalya'da 9 bin...Tek tek dolaşmaktan yorulur dersin ki dünyada kaçıncıyız bir bakayım dersin okuma alışkanlığında 175 ülke arasında 85.sırada olduğunu öğrenirsin..Aa dersin o zaman gerek yok kütüphaneye falan nasılsa okumuyoruz..
    Aynı konuyla alakalı,çevrede okumayı sevmeyenleri geç,bir de  " sen niye bu kitabı iki kere okuyorsun ki ne anlamı var diyen" kitap okuyan insanlarla karşılaşırsın ve " bu kitabı 15 yaşında okudum ilk,birde 30'umda ki kuracağım dünyayı merak ettim" diye açıklama yaparken bulursun sözünü ettiğim ülkede kendini..

 Sözünü ettiğim ülkede ;

  Hakkıyla başarısıyla üniversite eğtimlerini tamamlamış genç beyinlere devlet kadrosuna girmesi için tamamen kurmaca bir sınav için şart koyulmuştur ve bu sınava kimse karşı gelmeyip paşa paşa giriyordur..Yan masasındaki bir adam bir soru fazla bildiği için seçiliyordur bu sınav ile..Yerleştirilmesi yetmiyordur devlet kadrosuna çünkü amiri o an ki "x" hükümetin tepeden indirme getirdiği bir insandır..Hükümetinin gücünü devletin kollarında gösteren bu kişi ile ne yaparsan yap karşı gelmemen gerekiyordur..Altı-beş-yediye tabisindir artık devletin senin yediğinden içtiğine kılığından kıyafetine yaşam tarzına yüksek veya alçak sesle konuşmana kadar karışma hakkına sahiptir..



     Gelişmiş ülkelerin planları çerçevesinde ki destekleri ile olan darbe girişimlerini meşru hareket gibi görüp,"evet asker artık bu olaya,polis bu olaya el atmalı" gibi düşünüp halkın tek bir bütün şeklinde  hareket edebilme özgürlüğünü yine devletin kanatlarına bırakılıyordur..

     Yani demokrasinin ülkelere darbe ile gelebileceğine inanılıyordur..Ülkenin bir kısmı böyle inanıyordur,diğer bir kısmı ise "Demokrasi'nin" ülkeye üç hafta geliyor geliyor diye reklamları yapılan "PAKETLER" şeklinde geleceğine ve bir başbakan tarafından medya aracalığa ile yapılacağına inanıyordur,sözünü ettiğim ülkede..Yani demokrasi anlayışı Copperfield'in şapkasından çıkaracağı ellinci tavşanı "aaaa" diye izlemektir..

 Sözünü ettiğim ülkede;

    Bir kent için yapılan metro,yol,tüp geçit gibi olaylarda temel atma töreni yapmak gayet normal karşılanır..Hatta bu yapılması aslında zorunlu olan hizmet öyle bir şeye büründürülür ki bitirilmesine 5 yıl varken reklam aracı olarak kullanılarak boy boy afişleri bastırılır yetmez tv reklamları ile güçlendirilir..Çünkü sözünü ettiğim ülkede bu yapılanların " halkın vergisi" ile değil de"  o yapan belediye başkanının veya başbakanın kendi cebinden verdiği para ile yapıldığı varsayılır..Bu şekilde medya tarafından halka bir etkileme kullandırılır..


 Sözünü ettiğim ülkede ;

     Televizyon kanallarında evlilik programı sunan birinin,ülkenin en önemli hastanesinin önemli bir bölümünün başhekiminden 3 kat fazla maaş alıyor olması çok tartışılmaz..İşin ilginci ise kimilerine "aaa x doktorda şu kadar maaş alıyor,çok fazla alıyor bence" diyen onlarca insan olur ve bu onlarca insan konu milyonlarca euro alan tuttuğu takımın futbolcusu olunca "daha da fazla verin de gitmesin başka takıma" diyebilmektedir..

 Sözünü ettiğim ülkede ;

    Araba kullanmak genel anlamda herşeyde üstünlük bende olarak algılamaktır kullanılan yolu..Mesela bahsettiğim ülkede araba kornası tamamen anlık duyguyu yansıtan bir ekipman olarak kullanılır..Ve o kadar gariptir ki bu ülkede yaşayan birisi yurt dışına tatile falan gidip döndüğünde hayret ettiği şey olarak komşusuna "inanılmaz bişey gördüm yaya olarak caddeye her çıkışımda tüm arabalar istisnasız duruyordu" diye anlatır..Çünkü bu onun algısına göre,gittiği ülkede halkın normal olanı yapması demek değildir,o halkın yayaya çok farklı bir saygıya sahip olmasını sanmasıdır..
    Unutmadan,sözünü ettiğim bu ülkede kaldırımlar "ÇIKILABİLEN" bir şehir gerekliliği şeklinde tasarlanmaz,"TIRMANILMASI GEREKİLİR" şekilde dizayn edilir..Ve bu belediyeler tarafından sanki çok hoş bişey yaptık gibi anlatılır..
    Bir de metro ve otobüslerde kendini yetiştirmeyeninden,kendini yetiştirdiğini sanan bir çok insan "girdiği kapının hemen ortasında kümelenir,bu onlar için normaldir daha iç kısımlara hareket etmeye gerek yoktur onlar için hatta bir durak geçince "ben burdayım ilerlemem yeni binen geçsin arka kısımlara diye bir düşünceye kapılır..


   Sözünü ettiğim ülkede ;

  Hükümetler inançları tamamen siyaset malzemesi olarak kullanırlar..Ve ne yazık ki böyle bir ülkede buna inanan halk oranı bir hayli yüksektir..Bu tarz hükümetler din ve inançları malzeme olarak kullanarak yaşam tarzlarına,düşüncelere,yeni fikirlere,çağdaşlaşma dozuna engel koymak isterler..İşin yine ilginci buna karşı birşeyler yapıp hayat standartları için birşeylere karşı çıkıp hak arayan insanlara çirkin sıfatlar yüklenilir bu tip bir ülkede..Bu tip ülkelerde demokrasi devletin izin verdiği ölçüde,basın özgürlüğü ise hükümet ne kadar isterse o kadardır..

  Sözünü ettiğim ülkede ;

  Yaşayan erkek nüfusunun yüzde 35'inin ilk cinsel deneyimleri eşşek veya ona benzer bir hayvanla oluyordur..Ve bunun nedenin sosyolojik etkilerinden biri olarak devlet yönergelerine göre otobüslerde dahi kadın erkek diye cinsiyet ayrımcılığı yapılıp insanlara potansiyel sapkın damgası yapıştırılıyordur..Bu tarz ülkelerde sıklıkla bekaret diye bir ahlak gerekliliği bulunmaktadır..Aile büyükleri bekaretini kaybeden erkeklerine "aslanım erkek adamdır yapacaktır" diye tepkide bulunur,hemen yanında oturan kızlarını ise "boğazlarını kesme,töreye kurban verme ve feci şekilde dövme" yollarını seçiyordur..


















 
    










17 Haziran 2013 Pazartesi

1950'ler v.s 2010'larda Siyasi Yönetim Tarzı..




           Mayıs ayı sonunda başlayan park eylemlerinde bugün itibari ile 21.gün..Bir çok değişik şeyler oldu saflar tutuldu..Aslında bir çok kişinin ne tarafta olduğu apaçık ortaya çıktı..Ben bugün bunlardan bahsetmeyeceğim herkes nasılsa bir yerinden tutarak konuşuyor..Ben iki söze takıldım ve bunlar üzerinden gideceğim bu yazıda..Birincisi başbakanın söylediği " bize dış güçlerin oynadığı oyun" ikincisi ise yine başbakanın söylediği " Adnan Menderes sessiz kaldı da ne oldu,astılar"..Bu konulardan bahsedelim biraz ki aslında dış güçlerin bu ülkeye aslında ne zaman ve hangi fikrin çatısı altında tamamen girdiğini görmüş olalım..

        46 yılının sert bir kış günü Ocak ayının 7'sinde bir parti kuruldu merkez sağda..İsmine Demokrat Parti denildi..Asıl kurucuları ise Refik Koraltan-Adnan Menderes-Celal Bayar ve Fuad Köprülü oldu..Kuruluş mottosu ise Chp'nin altı ok solunda bir partiyiz oldu..Buralar işin hikaye boyutu..Bu parti kurulduktan 6.5 ay sonra bir seçim yapıldı ülkede ve Demokrat Parti ilk seçiminde 62 milletvekili çıkararak 396 milletvekili çıkaran Chp'nin ardından ikinci olup muhalef partisi oldu..Ve ilk işlerinden birisi ülkede ki bir çok insana "seçimin hileli olduğunu" söylemek oldu..Bu süre zarfında CHP ile bir çok konuda ters düşerek muhalefetliğin gereğini yapmaya başladı..Yıl 48 oldu ve partiden ayrılan Fevzi Çakmak ve Osman Bölükbaşı Millet partisini kurdu..Bu süreçten sonra 1950 yılı geldi çattı ve seçimler oldu..408 milletvekili çıkardı Demokrata Parti ve Chp egemenliğine son verdi..İşte benim yazımın dış güçler bağlantısı ve Adnan Menderes neler yaptı kısmı da bu kısımdan sonra başlıyor..

      Seçim sonuçlarına göre Cumhurbaşkanı Celal Bayar,başbakan Adnan Menderes,meclis başkanı ise Refik Koraltan oldu..
     Yapılan ilk işlem 6 haziran itibari ile Genelkurmay başkanı dahil olmak üzere bir çok generali görevinden aldı..Alma nedeni de genel olarak "bize karşı bir darbe yapılma olasılığı" oldu..İkinci icraat ise biraz daha ilginçti on gün sonra bir kararla 32 yılından beri Türkçe olarak okunan ezanı arapça da okunabilir olarak değiştirdi..Bunu yaparken Türkçe ezan okunmasına bir baskı yapmadı sözde ama genelgeler ve ağzıdan ağıza baskılarla camilerde ezan arapçaya dönmeye başladı sadece..
                                           




         7 Temmuz 1950'ye geldik..İşte tarihi günlerden birisi Türkiye kuruluş tarhininden bu yana ilk kez Dünya Banka'sından 16 milyon 400 bin dolar kredi almış oldu..Ve bu parayı almak için günlerde uğraşıldı..Para ödenmesi kabul edildikten sadece iki gün sonra Amerika önderliğinde birleşmiş milletler Türkiye'yi Kuzey Kore'ye karşı Güney Kore'nin yanında savaşa çağırdı..


        Bu olaylardan sonra sırasıyla olan şeyleri alt alta yazayım..

       28 Temmuz - Türkiye Barışseveler birliğinin Kore'Ye asker gönderilmesin diye bildiriler dağıtması üzerine cemiyet başkanı ve yardımcı tutklandı ve cemiyet kapatıldı..
       25 Eylül - Başlarında Tahsin Yazıcı olan 4500 Türk askeri hiçbir TBMM kararı olmadan ve masrafları BM tarafından ödenmeyecek şekilde Kore'de hiç alakamız olmayan bir savaşa gönderildi..Tarihe not düşülen bir gündür çünkü tarihte Nato'ya bir iki kez başvuru yapıp bizi, almadıklarından dolayı batıya yalakalanmak adına Türk askerinin ilk kez pazarlık malzemesi olarak kullanılmasıdır..

    12 Aralık - Devlet organları ani bir kararla CHP Genel merkez binasına  el koydu ve binanın Hazine'ye geçmesini istedi..

  Geldik 1951 yılına,ülkeye hızlıca ve sert kararlarla giren DP değişik ve toplumu gerecek ayrışmalara yol açacak kararlarına devam etti..

   02 Şubat 1951- Dünyaca ünlü Rus yazarların kitaplarının okul ve dershane kütüphanelerinden kaldırılması kararı alındı mili eğitim tarafından..
   12 Mart - Konya'da DP il kongresi yapıldı..Ve hükümete sunulan öneri ile "fes,çarşaf ve arap harflerinin serbest bırakılması konusunda fikir birliği yapıldı..
   Bu olaydan tam bir gün sonra ise DP İzmir belediye başkanı Rauf bey yaptığı açıklamada,İsmet İnönü'nün sınır dışı edilmesi gerektiğini söyledi..
   22-25 Mart - Milli Eğitim bakanı kendi ağzından yaptığı açıklamada ülkedeki okullarda görev yapan Sol kökenli öğretmenlerin tasfiye işlemlerinin devam ettiği ve bu konuda takipte olduklarını belirtti..

  03 Mayıs- DP meclis grubunda alınan karar ile okullarda Din eğitimilerinin çok daha fazla genişletilmesi için işlemlere başlanacağı belirtildi..
  Mayıs ayının ortalarında ise birden başbakan Menderes sendikaların,odaların,halkevlerinin birer faşist ve komünist yuvalanmalar olduğunu belirterek,buraları kendi çıkaracağı bir yasayla kontrole alacağını söyledi..

  22 Haziran- İstanbulda şuan Beşiktaş'ın maçlarını oynadığı İnönü stadının adını bir karara başvurulmadan Mithatpaşa stadı olarak değiştirilmesi istendi..

  01 Temmuz olayları- Ülkenin çeşitli şehirlerinde Atatürk büst ve posterlerine yapılan saldırılara sessiz kalmasından dolayı Adnan Menderes aleyhinde bir çok protesto gösterisi düzenlendi..Bunun üzerine hükümet bir Atatürk kanunu çıkardı..

  02 Ağustos - Ülkeye girmek isteyen yabancı sermayeye teşvik ettirici kanun çıkarıldı..
   Eylül sonlarında ise bakıldı ki tam dış güçlerin istediği gibi yönetiliyor ülke birden Nato'ya üyelik konusunda çağrı yapıldı ve iki gün içinde üyeliği kabul edildi..

  24-25-26 Ekim - Türkiye Komünist Partisine sabaha karşı operasyonlar düzenlenip bir çok insan tutuklandı..
   04 Kasım- İlkokul müfredatına zorunlu din dersi konuldu..
 
  İşte önemli yıllardan biri olan 52 yılına geldik..Daha hemen bu yılın başında Türkiye'nin belkide halen şuan büyük sıkıntısını çektiği askeriyeye Abd yönetimi tarafından 58 milyon dolar Marshall planlarına uygun olarak yardımda bulunuldu..
   Kısa zaman sonra ise Kore'de 35 subay,45 astsubay ve 1250'den fazla erin şehit olduğu haberi verildi..

   Şubat sonunda Nato'ya kabul edilme adı altında ülkenin bir çok yerinde Abd üstleri kurulmaya başlandı..

  05 Nisan - Türkiye'de şuanda da bulunan bir Fener-Rum Patrikhanesi vardır..Bu Patrikhanenin Lozan antlaşması gereğince başındaki insan TC vatandaşı olmak zorunda idi..Ama ne olduysa ABD Athenagoras'ı Türkiyeye Patrikhane'nin başına yolladı. ve bu yasayı deldi..Buna Adnan Menderes sesini çıkarmadan yeni patriğin elini öptü..

    Bu kadar can kaybından sonra bir kıyakta BM yaptı ve ülkeyi bünyesine kattı..Yani ölen maehmetçikler pazarlık malzemesi olarak görevlerini yerine getirmişti..
    Bu sırada çok ilginç bir olay oldu ve CHP başkanı İsmet İnönü Balıkesir'e gitmek ve partililerle konuşmak istedi. Ama dönemin valisi kent girişinde "şehire girmeyin büyük olaylar çıkabilir,sizi koruyamayabiliriz ve olacaklardan sorumlu değiliz" gibi bir açıklama yaptı..
    
    1952 yılının sonlarına doğru-  Marshall planları kapsamında petrollerimizin işletimi konusunda ilk anlaşmalar Abd şirketleri ile yapılmaya başlandı..
  
    53 yılına girdiğimizde ise ülkede birden zam dalgaları yükselmeye başladı kiralara,elektriğe yiyecek giyim konularında ki bir çok şeye zamlar gündemi sürekli meşgul etti..

  8 Temmuz - DP'den ayrılan Osman Bölükbaşı'nın kurduğu parti irtica faaliyetleri gerekçe gösterilip kapatıldı..Hemen akabinde ise Profesör ünvanı olan insanların politika ile uğraşmalarını yasaklayan kanun çıkarıldı..
  
     53 yılının sonuna doğru ise hükümet bu sefer muhalefette olan bir diğer parti Chp'nin tüm mal varlıklarının hazineye devrolmasını sağlayacak yeni bir yasa çıkardı..
                                       
                 

         Basına olan sert tutum daha da sertleşti ve baskı iyice arttı..Ulus gazetesine el konuldu..
Akabinde 6234 sayılı yasa ile ülke genelinde ki tüm Köy Enstitüleri kapatıldı..

    7 Mart- Dünya tarihinde az görülecek bir şekilde yeni bir petrol yasası çıkarmak için hazırlıklara başlanıldı..İlginç olan kısım ise yabancı olan Max Ball isimli bir yargı mensubunun hazırladığı bu yasa mecliste kabul edildi..
    Bu yasanın yürülüğe girmesinden sonra sert tepkilerin olduğu basını susturmak için Basın Yasası adı altında demokrasi ile uzaktan yakından alakası olmayan bir yasa mecliste kabul edildi..
    Bir hafta sonrasında ise Adnan Menderes öz yeğenini Chp'ye geçtiği için tutuklattı..

   18 Nisan 1954 - Seçim konuşması için Mersin'e gelen İnönü DP'lilerin saldırısı sonucu şehiri terketmek zorunda kaldı..
   02 Mayıs- Yeni sçeimler yapıldı ve DP 503 milletvekili ile tekrar iktidar oldu..

    30 Mayıs - Türkiye siyasi tarihinde bir ibret olacak olay yaşandı ve Muhalefet lideri Osman Bölükbaşı'yı seçen Kırşehir ili ilçeye dönüştürüldü ve daha da ileri gidilerek il topraklarında ki bazı ilçeleri alınıp yeni bir Nevşehir ili kuruldu..Bununla yetinilmedi Chp'ye destek veren Malatya ilinin ise dört ilçesi alınarak Adıyaman isimli yeni bir il kuruldu..

  Seçimlerden sonra ki ilk icraat devlet içinde yapılanmak amacı ile 60 yaşı doldurmuş ve 25 yılını doldurmuş hakim savcı ve profesörlere emeklilik kanununu çıkardı..Bununla yetinilmedi ve Memur Tasfiye yasası ile istenildiği zaman işten el çektirme ve emekli edebilme hakkı devlete tanındı..

   İktidarın 2.döneminde Millet ve Ulus gazeteleri sahipleri yazarları birer birer hapis veya para cezasına çarptırılmaya başlandı..En önemli konu ise 80 yaşında bir yazarın yazılarından dolayı 2 yıl hapse mahkum edilmesi oldu..Akis dergisi sahibi C.Arcayürek tutuklandı..

 55 yılında ise muhalefet partisi Chp'nin bazı il kongrelerinde polis baskınları olmaya başladı..Bu durumlar sonunda genel sekreter Kasım Gülek Karadenizde tutuklandı..

  06 Eylül 1955- Sonradan Dp'nin tezgahladığı bir oyun olduğu ortaya çıkan İstanbul Eskpres gazetesinde Atatürk'ün evi bombalandı haberi çıktı..Bu haber üzerine Taksmi meydanı başlangıçlı bir çok olay çıktı ve tüm ülkeye yayıldı..Rumlara karşı büyük bir kin çıktı ve evleri işyerleri yağmaya başlandı..Bunun üzerine Ankara-İstanbul ve İzmir'de sıkıyönetim ilan edildi..Hükümet bundan sonra kendi tertibi olan bu olayı kullanıp muhalefetin üzerine atarak dış güçlerle birlik oldular diyerek mağdur edildiği söylemlerine başladı..Bir çok komünist ve marjinal olaeak bilinen olayları körüklediği gerekçesi ile tutuklanmaya başaldı..Posta gazetesi kapatıldı..Ulus gazetesi süresiz,Hergün Hürriyet ve Tercüman gazeteleri onbeş gün süreyle ceza aldı..DP'de bazı milletvekilleri muhalefet yaptıkları gerekçesi ile partiden atıldı..

 56 yılının başlarında Adnan Menderes muhalefeti " siyasi sapıklık,sahte ihtillacilik,adilik alçak iftiracılık ve yurt dışı güçlerle birlik olmakla" suçladı..Bunu  basına uyguladığı baskıları iyice sertleştirerek perçinledi..Halk gazetesi toplatıldı..

 28 Eylül 1956- İstanbulda Maliye onbinden fazla arsa ve bine yakın binayı satışa çıkardı..

17 Nisan 1957- Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde satış yapılmasını sağlayacak yasa kabul edildi..Şuan yağması devam eden AOÇ arazilerinin çok az bir kısmı hazinede bulunmaktadır..Yağma ise halen devam etmektedir..

 6 Mayıs - Bir çok büyük ilde işçi sendikaları kapatıldı..
30 Haziran'da ise Kırşehir tekrar il oldu fakat Osman Bölükbaşı tutuklanması koşulu ile..


 Adnan Menderes bir çok konuşmasında camilerden bahsetmeye başladı..15.000 cami yaptığını anlattı,yetmedi ikinci Mekke İstanbul olacak,Eyüp Sultan ise ikinci Kabe olacak gibi din istismarlarına hız verdi..Bu açıklamalar sonunda genel seçimler oldu ve Dp 100 milletvekili eksiği ile ülke başına tekrar geldi..Ama özellikle Gaziantep'te yaşananlar bu seçimin şaibeli olduğunu yıllarca konuşturdu..

  Yeni seçim ile meclisin ilk gününe çıkacak olan DP iktidarı,halk korkusundan şehirin bir çok yerineve meclis önüne askeri tankları koruma olarak koydurttu..
  30 nisan günü ise  ilk kez bir et problemi yaşandı ülkede ve Yeni Zellanda'dan yüklü et ihracatı başladı hükümet tarafından..

 Mayıs ayında Milliyet gazetesinin de ceza alması ile ülkede hükümete yakın bir iki gazete dışında ceza almayan gazete ve dergi kalmamış oldu..

 Amerika bu dönemlerde ortadoğu bahanesi ile İncirlik üssüne binlerce askerini indirdi ve nükleer silahlar bulunan uçakları getirdi..

 02 Ağustos 1958- Develüasyon! dolar 2.80'den 9 liraya çıktı..Cumhuriyet tarihinde bir ilkti bu..IMF Türkiyeye 250 milyon dolar kredi verdi..

 Adnan Menderes muhalefeti "idamlardan biraz ders alsınlar" diyerek tehdit etti..Bununla yetinmedi ve Chp'nin parti olmadığını İnönü'nün ülkeyi terk etmesi gerektiğini belirtti..Buna karşı olarak İnönü ise " o idamlarda kimin olacağı belli olmaz" diyerek " Demokrasiyi bitirmeye DP başkanının gücü yetmeyecektir" dedi..

   Bu cevapların karşısında ise Adnan Menderes muhalefetin kin ve nefretine karşı bir "Vatan Cephesi" kurmayı istedi..Kendi görüşlerini benimseyen her vatandaşın vatansever olarak kabul ettiği bir uygulamayı başlattı..Bu olaydan sonra toplumda ayrışmaların çok hızlandığı gözlendi..Özellikle Adnan Menderes yapıcı bir tutum göstermeyerek bu cepheye katılanların isimlerini devlet radyosunda her gün okutturuyor ve onları vatansever katılmayanları ise vatan hainliği ile özdeşleştiriyordu..Bu plan çevresinde ise istedikleri oluyor ve ülke ayrışıyordu..DP ve CHP'liler kahvelerini dahi ayrı kurmaya başladılar..Bu sırada Zile'de bir olay patlak verdi..İnönü Zile'de halkla görüşmek için bu ilçeye gitti fakat kaymakam halka sokağa çıkma yasağı koydu..Bunun üzerine ise halk polisle çatışmaya başladı..Basınçlı su jop dipçik ve ilk kez göz yaşartıcı bomba kullanıldı halka karşı..

  Bir süre sonra Abd ile ilginç bir anlaşma imzalandı..İç işlerinde veya dış işlerinde ülkeye karşı bir saldırı olursa askeriyeye de başvurup iktidara yardım edebilecekti Abd..Bu ilk bakışta yurt dışı saldırıları gibi algılandı ama sonradan Irak'ta ki gibi bir iç halk ayaklanmasında da iktidara yardım etme anlaşması olduğu anlaşıldı..

 Bu sıralarda İnönü Uşak'ı ziyarete gitti..Kurtuluş savaşında karargah olarak kullanılan evi ziyaret etmek istedi fakat vali buna izin vermek istemedi..Yasadışı olan bu uygulamayı yapmak istemeyen polis ve jandarma görevlileri görevinden alındı..Polisin hükümet yanlısı bazı birimleri isyan eden halkı göz yaşartıcı gaz ile dağıtmaya başladı..Bu da yetmedi ve nereden emir verildiği belli olmayan bir şekilde DP'li partizanlar polisin göz yumması ile Uşak şehrine getirildi..Bu partizanlar Chp heyetine saldırdı ve halka korku vermek için herşeyi yaptı..Uşak'tan İzmir'e geçen İnönü'yü karşılamak isteyen halka tekrar polis ve jandarma sert müdahalede bulundu ama bu sefer yayın yasağı getirildi..

 Bu şekilde ilginç olaylar devam ederken,Vatan-Yeni gün-Ulus-İzmir Demokrat gibi gazeteler sürekli cezalara maruz bırakıldı..

 05 Ocak 1960- Tarsus'a giden Adnan Menderes birden elinde 5 yaşında bir çocukla bir bıçak olan adamın önünü kesmesi ile durdu..Ali isimli bu kişi " uçak kazasından kurtuldunuz bu yüzden size oğlumu kurban edeceğim " diyerek ona olan sevgisini göstermek istedi..Son anda engellendi..

 25 Şubat 1960- Mehmet Barlas'ın babası Chp'li Sait Barlas 10 ay hapis cezasına mahkum edildi..

 Mart-Nisan 1960 ise demokrasi adına değişik şeylerin yaşandığı zamanlar olarak kaydedildi..Gitmek istediği Kayseri Ankara gibi bir çok miting alanına varmadan yolları sürekli olarak askerler tarafından kesildi muhalefet partilerinin..Tamamen muhalefete karşı sert bir tavır vardı..Bu tarz askeri müdahaleleri anlamsız bulan bir çok komutan görevinden istifa etti fakat rttikleri andan itibaren tutuklanıp cezaevlerine konuldu..

  Başta Tranzon-Ankara olmak üzere yeni üsler açmaya devam ediyordu bu süre içinde Abd Türkiye topraklarında..

 12 Nisan 1960 - Meclis'te hükümet 15 kişiden oluşan muhalefeti ve olayları düzeltmesi için tüm meclis polis ve askerin neredeyse tüm yetkilerini elinde bulunduran bir tahkikat komisyonunu kurmaya başladı..Bu komisyon o kadar güçlü idi ki,gazeteleri dergileri dernekleri ve siyasi partileri verdikleri bir kaç kararla kapatma gücüne sahipti..Bunun üzerine başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere bir çok okulda polisle öğrenciler çatışmaya başladı..Turan Emeksiz isimli öğrenci polis kurşunu ile öldürüldü..Olaylar daha da arttı..Sirkeci'den yürüyen gençler Taksim tarafına geçmesinler diye köprüler açıldı ve geçiş engellendi..Olaylar tüm şehirlerde büyümeye başladı ve emekli olmaya hazırlanan Geenlkurmay başkanı Cemal Gürsel hükümeti uyardı..

05 Mayıs- Bu olaylara karşı hükümette kendi parti destekçilerini miting için Ankarada toplamak istedi..Yani hem iktidar yandaşları,hem muhalif yandaşlar aynı anda aynı şehirde olacaklardı..Tehlikeli bir kumar olmasına rağmen bunu yapmaktan kaçınmadı Adnana Menderes yönetimi..

 16 Mayıs- Milli Eğitim bakanlığı 19 Mayıs gösterilerini yasakladığını açıkladı..

  Hükümet meclisin kapanmasına kısa süre kalana kadar bir çok gazeteyi kapattı ve yürüyüşler yapan bir çok vatandaş öğrenci ve harp akademisi öğrencisini tutuklattı..

 27 MAYIS - O gün geldi ve olaylardan dolayı Genelkurmay yönetime el koydu..Yeni anayasa kurumuna başlandı ve Celal Bayar istifa etti..Bir çok DP'li gözaltına alındı..Sonraki soruşturmalarda yurt dışından alınan bir çok destek ve Abd planları ortaya çıkarıldı Dp'nin..


      Şimdi bu kadar şey yazdım..Bir ülkede darbe çok kötü bir durumdur..Demokrasi ile yönetilen ülkelerde darbe tamamen bir hastalıktır..Bunun altını çizelim..Bir de bir hükümet her türlü şeyi yasaklamaya çalışıp her türlü özgürlüğü ayaklar altına almaya çalışıp,demokrasi altında demokrasiye ters bir çok oluşumda bulunuyorsa halkın tepkisi normaldir..

     Yıl 1946-1960 arasını anlattım bir çok yönüyle aradan geçen 50 küsür seneye bakıp şuan yaşananlarla olan benzerlikleri veya planları kendi kendine çözmek sizin elinizde..
   
      Herkese iyi,özgür ve güçlü bir ülke dileklerimle,okuduğunuz için teşekkür ederim..Sevgiler!

    ( Not: Tarihler ve olayların kronolojisinin gerçekliği için Resmi gazete veya kayıtlı tüm bilgi depolarına bakabilirsiniz.. )



       

 

24 Mayıs 2013 Cuma

400 senede değişmeyen fikirsizlik...

   
     
       Bu sefer de şu alkol kısıtlaması ile ilgili bir yaz yazayım dedim,hani yazı değil aslında bir hikaye paylaşayım..Başımızdakilerin 1600'lü yıllarda yaşamış olan hükümdarlardan farklı olmayan bir düşünce yapısına sahip olduklarının kanıtı gibidir aslında..Baskı ceza yasaklama zihniyeti ile bazı şeyleri düzeltebileceğini sanmak soğan tarlasında tespih imamesi aramak gibi..Ama işte olayın asıl nedeni gündem değiştirmek olduğu için her türlü kahpelik normaldir bazı insanlar için..Neyse olayımız 1600'lü yıllarda geçer..Hükümdarımız ise 4.Murad'tır..Şuan ki ile pek farkı olmayan bir hükümdar yani..


          4. Murat devri... Padişah tarafından mey, afyon ve fal bakmak yasaklanmış. İstanbul'da bütün meyhaneler ve genelevler yer altında faaliyet göstermeye başlamış. 4. Murat bir gece,normal bir kıyafet ve tanınmayacak şekilde görünür biçimde İstanbul'a indiğinde, karşı yakaya geçmeye karar verip bir sandal kiralamış...Sandalcı müşterisinin sultan olduğunu bilmiyor tabi.. Bir süre sonra, sandalın yanından sarkan bir halatı çekmiş.. Halatın ucunda orta boy bir su testisi.. Sultan, "Ne var o testinin içinde?" diye sormuş. Sandalcı "Ne olacak, mey işte" diye gülerek müşterisine ikram etmiş. Her ne kadar yasaklamış olsa da, 4. Murat'ın alkolle arasının iyi olduğu bilinir. İkramı kabul etmiş ama yine de, "Mey yasak. Hünkarımız görse kafanı vurdurur diye korkmuyor musun?" diye sormaktan da geri kalmamış. Sandalcı da haliyle, "Yahu hünkar nereden görecek bizi denizin ortasındayız,her gece böyleyim ben" demiş.

      Aradan biraz zaman geçmiş.. Sandalcı bu kez de, teknenin tahtalarından birini kaldırıp aradan afyon çıkarmış ve nargilesine atarak körüklemeye başlamış...Adam yine  hemen müşterisine de ikram etmiş. Sultan yine kabul etmiş ama yasağı gene hatırlatmış.. Sandalcı aynı şekilde, "Kim görecek ki bizi denizin ortasında" demiş. Biraz daha vakit geçmiş. Bizim sandalcı cebinden fal taşlarını çıkarmış. Hünkara, "Ver 5 akçe de falına bakayım" demiş. Fal 4. Murat'ın en kızdığı şeydir,bunu birçok ortamda anlatmıştır..Ama "hadi biraz daha sabır edeyim" diye düşünüp, "Bak hadi" demiş.Fal taşlarını elinde çalkalayıp atan sandalcı, "Efendi, sorunu sor bakalım" demiş. Padişah, "Hünkar şu anda nerededir?" diye sormuş. Sandalcı taşlara bakıp "Hünkar şu an denizdedir" demiş. 4. Murat güya endişelenmiş havalarına girip, "Sakın yakınımızda bir yerde olmasın" diye sormuş sandalcıya ve tekrar iyice bakmasını söylemiş. Sandalcı taşlara tekrar bakmış ve birden, 4. Murat'ın ayaklarına kapanıp, "Affet beni hünkarım " diye yalvarmaya başlamış. Kıyıya dönene kadar yalvarmaya devam etmiş. Padişah dayanamayıp, "Sana bir soru soracağım. Eğer bilirsen seni affederim. Bilemezsen boynunu anında vurduracağım" demiş. Sandalcı sevinçle, "Padişahım çok yaşa" demiş ve merakla soruyu beklemeye başlamış.

      4. Murat, sandalcıya, "Dönüşte İstanbul'a hangi kapıdan gireceğim?" diye sormuş. Tabii sandalcı hemen itiraz etmiş, "Hünkarım, şimdi ben hangi kapıyı söylesem, siz başka kapıdan girersiniz. Affinıza sığınarak, gireceğiniz kapıyı bir kağıda yazsam ve size versem; kapıdan geçtikten sonra okusanız olur mu?" demiş. Hünkar başını "Olur" anlamında sallayınca, sandalcı tahminini yazıp kağıdı vermiş...Padişah kağıdı alır almaz, daha bakmadan, yanındaki fedaisine, "Hemen boynunu vur şu kafirin" emrini vermiş. Sonra da, "Surlara yeni bir kapı açıla! İstanbul'a oradan gireceğim" demiş çevresindekilere.. Kapı 5-10 dakikada açılıp, padişah ve erkanı şehre girmiş. 4. Murat bir ara, sandalcının kağıda hangi kapıyı yazdığını merak etmiş. Kendinden çok eminmiş, laf olsun diye cebindeki kağıda bakmış. Ama okuyunca hayretler içinde kalmış. Sandalcı kağıda şunları yazdığını görmüş, "Hünkarım, yeni kapınız vatana millete hayırlı uğurlu olsun"

O gün bugündür de işte o kapı, "Yenikapı" olarak anılır..



     Hani 10000'lerce boş beleş hadise inanan insanlar gibi olmayın ama Yenikapı tarihçesi çok önemli kaynaklara dayanır ve gerçekliği bir çok tarih kitabında geçmektedir..Olay zaten bu hikaye değil,olay bu adamların yüzlerce yıl dahi geçse de yasakla baskı ile birşeyleri değiştirebileceklerini zannetmeleri..Hatırlar mısınız şuan ki zamanın 4.Murad'ı olan kişi kısa bir zaman önce ne demişti ?? Aynen şunu demişti " insanların yaşam standartlarına giyimlerine kuşamlarına hayat tarzlarına 10 yıldır hiç karşı gelmedik"...Şimdi sorarım size bu nasıl bir yalandır,bu nasıl bir riyadır?? İyi akşamlar der,Aşık Veysel ustamı hatırlatırım ;

 "  Sofular Haram demişler,bu aşkın şarabına..
   
   Ben doldurur,ben içerim..Günah benim kime ne!!!"
           

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Reyhanlı'da ki Gerçekler..



        11 Mayıs Cumartesi günü Hatay'ın ilçesi Reyhanlı'da patlatılan iki adet ayrı bomba ile "SÖZDE" 46 ölü olduğu söylenmiştir..Bu rakamı veren tamamen ülkenin başbakanı ve diğer bakanlarıdır..Ama ne olduysa hiç hesaba katmadıkları bişey olmuştur ve olaydan 6 saat sonra ilçede ve ilçeye yakın olan hastanelerden ölü sayıları ile ilgili resmi açıklamalar gelmeye başlamıştır..

     Defne Hastanesi ; 26
     Antakya Devlet Hastanesi ; 44
     Kırıkhan Hastanesi ; 18
     Akademi Hastanesi ; 6
     Akdeniz Hastanesi ; 3 
     Araştırma Hastanesi ; 30
     Reyhanlı Devlet Hastanesi ; 50 
  
     Bunlar ortaya çıkınca birden nedense saat 21.00 sularına doğru ülke genelinde haber yasağı ve gazetecilere bilgi paylaşımı yasağı getirilmiştir..Ve bu yasakla 46 olarak sabitlenmiştir hükümet tarafından ölü sayısı..Sadece 30-40 arası ölmesi beklenen ağır yaralı insanın durumları ile ilgili tek haber yoktur dünden beri? Pazar sabahı itibari ile bölge ile tüm haber ağı ve irtibat sonlandırılmıştır ve ne olup bittiği hakkında kimsenin tek bilgisi yoktur..Yani 2013 yılı itibari ile ileri demokrasiden bahseden bir hükümet,bir ilçesini tamamen orta çağ zihniyeti ile dış dünyaya kapatmıştır..
  
      Ama tabi Reyhanlı halkının şuan diken üstünde olduğu ve öso teröristlerine saldırılar düzenlediği bilinmektedir tüm gün..Şehirde tek yükselen ses Hükümet istifa ve tayyip istifa sesleridir..

      Şuan , Suriye yönetimi yaptı diye komedi açıklamalar yapılmaktadır..Bunu Suriye hükümetinin yapmasının imkanı yoktur çünkü Suriye sınırımızın doğusu Pkk ve PYD kontrolündedir..Batısı ise Öso militanları ve El kaide kontrolündedir..Yani anlayacağınız hükümet sınırımızı teröristlere tamamen dirsek teması ile bırakmıştır..Esad hükümetinin uçakla yaptığı saldırılar dışında oralara girmesinin imkanı ihtimali yoktur..Sonuç olarak bu saldırıyı hükümetin her fırsatta desteklediği Özgür Suriye Ordusu militanlarının yapmış olma ihtimali çok yüksektir..

      Bu konu ile ilgili son söyleyeceğim,ölen her vatandaşın vebalinin bir bölümü ben hükümetin politikalarını seviyorum  diyen bu partinin tüm yandaşları ve seçmenlerinindir..Allah ülkeyi dost görünen içteki tüm gerici ve düşmanlardan korusun..










25 Nisan 2013 Perşembe

Saklanan bazı ülke gerçeklerinden KISA KISA...



            Bu sefer bir tatil günü rahatlığı ile dedim ki,tek bir konuyu genişlemesine yazmak yerine ülke ve dünya içinde olan olaylardan kısa kısa gerçek bilgileri vereyim..Bizim hikaye bir basınımız vardır,ki bizim değil sadece yurt dışı basınında bizden az kalır yanı yoktur..Tek bir ortak noktadan emir alıp uygular dünya genelinde medya..Arada çok az kısım yürekleri ile yazar..Neyse konumuz bu olmasın..

          Öncelikle Türkiye'nin dış borcu ile ilgili bir aydınlatmaya girelim..Neden?? Çünkü başbakanın verdiği bir tarih vardı Nisan 2013'te IMF borcu biter demişti..2 milyar dolar küsürlük bir borç kaldığından bahsederek..Tabi bizim süper basınımız boy boy manşetler atarak halkı "dış borç 2 milyara kadar inmiş aaa harika mükemmel yönetiliyoruz"a inandırmak için ellerinden geleni yaptılar..Kazın ayağı öyle değil tabi ki,Türkiye'nin şuan dış borcu tam olarak 500-550 milyar TL civarında ve geneli AB tanımlı borç kategorisindedir..Yani,cennette yaşamıyor bu ülke,ülkenin rahatladığı ettiğide yok..Olan tek şey süper kurgulanmış yalan donanımlı medya üfürmesi ile halkın kendini cennet bahçesinde sanması..
           Madem paradan puldan girdik muhabbete,özelleştirme komedisine değinmeden de geçmeyelim..Ülke adına satılmayan neredeyse çok az şey kaldı özelleştirme adı altında..Tamam özelleştirme hukuka,ülkenin geleceğine uygun ve sağlıklı koşullarda yapılırsa faydalı bir durum ama kanunsuzluk ve bana kimse hesap soramaz mantığı ile önüne geleni yok pahasına satmak vatan hainliğidir..Bakın ilginç bilgiler vereyim size..Önce bankacılık sektöründen başlayalım..Şuan Türkiye'nin bankalarının tümünün yüzde 65e yakını yabancıların elinde..Yani özelleşerek satılarak bu rakama ulaştık..Şimdi ne olacak diyenler vardır..Bakalım mı biraz dünyanın belli başlı ülkelerine bu konuda nasılmış?

     Belli başlı ülkelerin bankacılık alanında ki yabancı payı yüzdeleri;

     Hollanda        % 2.5
     İtalya              %10
     Almanya'da    %12.5 

     İspanya'da      %13
     Fransa'da        %12

     Avusturya'da    %22
     Belçika'da       %24


        Dimi doğru olanı Türkiye yapıyordur??  Bankacılık demişken 3 devlet bankası Halkbank-Ziraat-Vakıfbank..Bu bankaların içinden sadece ve sadece Ziraat Bankası tamamen devlet kontrolündedir ve tüm karı hazineye gider..Diğer iki banka borsada işlem görür belirli derecede halka arzla..Halkbank mesela % 49'u borsada işlem görmektedir ve ve işlem gören kısmın yüzde 80'i şuan yabancı yatırımcının elindedir..Vakıfbank % 26'sı borsada işlem görür ve bu işlem gören kısmın yüzde 84'ü şu gün itibari ile yabancı yatırımcı elindedir..Şunu unutmayın bir banka ülkede halka arz muhabbetini çıkarmışsa ve devlete aitse kesin satılacaktır..Ki Halkbank bu sene,Vakıfbank'ta çok yakında satılacaktır..Çok güzel bir duyum vereyim size Ziraat Bankası Tc'yi falan kaldırdıktan sonra hemen ikinci işi ne biliyor musunuz? Halka arz işlemleri için ön araştırma ve hazırlıkta şuan..Yakında halka arz sağlanacak Ziraat için de..Sonra da tabi aynı son ÖZELLEŞTİRME.. Bir bakılacak hazineye ait banka kalmamış elde..Ama işte bizim halkımız padişahlarını sever yüzyıllardır,gözlerinin gördüğünü değil anlatılanları görmeyi severler..Her yazımda bahsettiğim Rothscild ailesinden Mayer Amschel der ki ;
            
         "Bana bir ülkenin parasının kontrolünü verin,kanunlarını kimin yaptığı umrumda olmaz."


      Adam açıkça niyetini belli etmiş işte..Yani çok düşünmeye gerek var mı..Ha bu arada dipnot,ülkede bas bas bağrılan bir borsa varya hani işte orada işlem gören tüm paranın yüzde 70'i yabancı yatırımcının elinde şuan..Ama yok yok ben sallıyorumdur,siz yine ulusa seslenişte promter ne yazıyorsa onu okuyan kişilerin dediklerine daha çok inanın.

     Biraz da pek medyada duymayacağınız şeylerden bahsedeyim size..Hani mükemmel ya ülke görelim ne kadar mükemmel şuan..
    Ülkenin 31 Aralık 2012 itibari ile nüfus sayısı 75.5 milyonu aşmış durumda..Mart 2013 itibari ile açıklanan yoksulluk sınırı (dört kişilik ailenin) 3.310 TL..Yine Mart 2013'e göre açıklanan açlık sınırı ise1.020 TL..Bu verilere göre ülke nüfusunun 20 milyon kişiye yakını yoksulluk sınırının altında,1 milyonu ise açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir..Şu çok ilginç bir bilgidir ki ülkemizin 3.5 milyon en zengin insanı 3.5 milyon en fakir insanından 27 kat daha zengindir..Ee? İleri demokrasi,eşitlik falan filan anlatanlarla dolu çevremiz.?? Ben kendi romanımdan almadım bu rakamları gir TÜİK'e bak..Hiç bir basın kuruluşunda bahsediliyor mu bunlar? Yada bir sosyal medyanın büyük portallarında görebiliyor musunuz..? İşin bir başka boyutu maaşı 1500 TL olan bir memura yüzde 5 zam yapılıyor,yani 75 TL aylık zam alıyor..Ama maaş görüşmelerinin bir ay sonrası elektrik ve doğalgaz kullanımına yüzde 30,ekmek et,süt peynir meyve sebze, yolcu taşımacılığı ve benzin gibi v.s  yaşam zorunluluklarınada ekstra zamlar yapılıyor aynı anda..Hmm hesaplayalım mı? Alınan maaş 1575 TL..Bu memur zam almadan 1500 TL alıyordu..1500 TL alırken yaklaşık 750 lira bu yukarda bahsettiğim konulara para ayırıyordu..Şimdi 1575 TL alıyor ama son yapılan zamlardan dolayı 1000 TL bunlara para ayırıyor..Ee hani zam yapmıştınız maaşa? Nasıl insanlarsınız siz? 

       Özelleştirme ile ilgili bir komedi bilgi ve hukuksuzluk daha söyleyim size..Yaklaşık 4-5 ay önce köprü ve otoyollar özelleştirmesi yapıldı ve bir ortaklığa satışı sağlandı..Sonradan benim yüreğim el vermez o fiyata satmaya daha yükseğe satılmalı diyen bir başbakan televizyonlarda şov yaptı..Halkta sandı ki işte nasıl izin vermedi..Türkiye'de devlete ait olup halkın ikinci bir seçeneği olmayan köprüleri sen nasıl bir hukukla özelleştirebilirsin? Var mı alternatifi köprünün? Yolların var dersin ki otoyol ben yaptım satıyorum isteyen İstanbula Ankara'dan 7 saatte gider isteyen para verir özel sektöre 4 saatte gider..Ee köprüde nasıl olacak bu? Yüzerek mi geçecek insanlar?..Mükemmel bir hukuksuzluğu ve eşitsizliği,para azlığına bağlayarak iptal etmek ne demektir? 

     Cumhuriyet tarihinde ilk kez son 10 yıllık sürede Milli Eğitim Bakanlığı'nda 25'i geçkin kanun 100'den fazla yönetmelik değiştirilerek 1000'den fazla imamın camilerden okullara ve milli eğitim müdürlüklerine atanması sağlandı..Biraz da işsizlik oranından bahsedelim..Türkiye'de 2012 sonu itibari ile işsiz sayısı 3 milyon kişiye yaklaşmıştır..Bu rakam devletin resmi verilerine dayanarak Anka Araştırma ajansı tarafından yapılmıştır..Ülkede işsizlik alıp başını gitmiştir kısacası..

    Son konumda bu olsun.. Ne oldu yakınlarda hatırlarsanız ?? İsrail Türkiye'den özür diledi..Haber ajanslarımız sağolsun öyle bir verdi ki haberi yalakalıklarını her daim gösterir şekilde..Sanarsınız İsrail yalvardı ne olur affedin ölüyoruz biz siz olmadan falan..Yok öyle bişey,İsrail'in özür dilediği şey yapılan küçük anlaşmalar sonucunda "gönderilen gemilerde aşırı güç kullanmak"..Yani özür dilenen bölüm sadece bu,ki gemiye müdahale ve diğer hiçbirşey için özür dilemediler..Sadece kolluk kuvvetlerinin gösterdiği aşırı tepki..Bizim basınımızın işte bas bas bağırararak verdiği haber buydu..Tabi ki küçükte olsa özür dileyeceklerdir..Sen ülkenin göbeğine koydurdun patriotları İsrail uçaklarının geçiş alanını korusun ve yakıt ikmali yapabilsin diye..Yetmedi sözde "komedi" barış propagandası ile orayı bir süre savaş sırasında terörden korumak için gerekli planları çıkardın orataya..Bunların garantisini alınca işte o kadarcık özür dilemeye luzüm görmüş oldu İsrail..

      Neyse bugünlük bu kadar yeter çünkü cidden,ülkede ki esas sorunlar bunlarken saçma sapan gündemlerle halk kandırılıyor..Ama halkın zaten bir bölümü bayılıyor kendisine yalan söylenmesine..O yüzden pek rahatsızlık yok gibi ülkede..Bu yüzdendir ki,teşekkür ederim okuduğunuz için,ayrıca güzel geçen bahar günleri diliyorum..




















 






















     

17 Mart 2013 Pazar

İNSANLAR İÇİN DAYATILAN YENİ YAŞAM PLANI..



         Şunun farkındayım ki,az ama öz yazıyorum bu aralar sanırım zamansızlıktan..Zaman bulamamak,aslında biraz da bugün anlatacağım konuya yakın bir olgu..İnsanlar ne ara böyle zaman sorunu çekmeye,neden böyle hiç birşeyi hayatlarında yetiştirememeye başladı..Daha 15 yıl öncesine kadar,günlük meslekleri hariç her türlü hobileri için zaman bulabiliyorlardı..En önemlisi düşünmek için çok zamanları vardı..Sonra ne olduysa teknoloji ilerledi,insanlar ilerleyen teknoloji ile birden farklı uğraşlar edindi..Ve bir an geldi ki,"Allah allah biz cep telefonu yokken ne yapıyormuşuz veya internet yokken ne yapıyormuşuz" gibi bir duruma getirildi..Çok kolay cevabı  aslında, düşünüyordun düşünmek için çok zamanın vardı..Zaten şuan ki teknoloji erozyonu ve sadece görsele odaklandırılmaya çalışılan dünyada,insandan düşünmemesini,biz sizin yerinize düşünüyoruzu yerleştirmeyi başardılar..Öyle bir hal aldı ki,bir insanın internetini iki gün kestiklerinde bunalıma giriyor,yapacak hiçbişey bulamıyor..Çünkü unuttu,unutturuldu eskiden ne yaptığı hafızadan silindirildi..Ve hiç farketmeden yapıldı bu..Biraz farklı yerden girdim konuya ama olsun nasılsa yazı bitip genel düşündüğünüzde nasıl bağlantılı konular anlayacaksınızdır zaten..

         Dünyada sosyo-ekonomik açıdan bilinen üç sınıf vardır..İlki zenginler yani paraya sahip olanlar ve yönlendirenler..İkincisi orta sınıf yani sürekli çalışıp zengine bağlı ve onları daha da zengin eden bir grup..Son grup ise fakir denilen grup..En büyük verilen görev bunlara orta sınıfla sürekli bir kavga içinde olmasına zorlanılması ve onları ürkütmesi için ortaya çıkarılmasıdır..İşte bu üç grupta dünyanın çarkını çevirmesi için gerekli rutini yerine getirir..Dünyada herkes sanar ki ""zengin" dediğim kısımdaki insanlar dünyayı yönetenlerdir..Aslında bir bakıma öyle ama ?? Tam öyle değil, çünkü onları tamamen kontrol eden ve bir piyon gibi kullanan çok az sayıda gizli yaşayan ve servetleri bir çok dünya ülkesinden fazla olan aileler bulunmaktadır..Birkaçı mesela yazılarımda çok geçen Rotschildlar,Agnelliler,Morganlar,Rockefellerlar,Harrimanlar..Bu aile grupları ve bir kaç tanesi daha dünyanın genel anlamda sosyal kültürel ekonomik aklınıza gelebilecek her konuda ilerleyişini kontrol ederler..Dünyada yüzlerce çok büyük şirket vardır..Sahipleri farklıdır,hepsinin bir başı vardır..Ama gelin görün ki hepsinin bağlı olduğu ve yönetildiği,sanki birbirlerine karşı olan şirketlerin bile aynı elden çıktığı durumu vardır..Yani bu şirketlerin sahipleride aslında bir elin parmakları kadar olan aile mensuplarıdır..
   Peki ya siyasetçiler? Onlar var diyeceksiniz..Onlar olmalıdır,onlar çalışmalı gözükmelidir..Birçoğunun kendinin bile haberi yoktur aslında boşa çalıştığından,çünkü o da inanmıştır seçilme hakkı olduğuna..Politikacılar sadece ve sadece bulundukları stratejik ülke halklarına o ülkede seçim hakkı,seçme ve seçilme hakkı vardır kısmına inanılsın diye vardır..Ama işte bu böyle değil seçme hakkınız yok,sadece görünüşte var gibi yansıtılır..Dünyayı yönetenler ne istiyorsa kimi istiyorsa o vardır politika alanında..Sadece politikacılara mı sahipler? Hayır dünyada ki en önemli topraklara sahipler,dünya üzerinde stratejik önemi çok büyük olan şirketlere sahipler,kurgularını  yapmak istedikleri ülkelerde ki meclislere,yargı organlarına,güvenlik kurullarına sahipler,stratejik tüm haber ve görsel zihin kontrol yapabilecekleri en önemli kuruluşlara sahipler..Yönettikleri her ülkedeki çıkacak önemli haberleri direkt onların denetiminden geçirmek zorundasınızdır..Onların dünyasında kendileri hariç herkes piyondur..Onlar için çalışan ama onlar derecesine gelemeyen yandaşlarını her zaman iyi yerlerde tutup bu piyonlara harika bir hayat verip bir yandan da sömürürler..Bu kadar şeye sahipler ama istemedikleri korktukları ve başetmek için yıllardır çok para harcadıkları tek bişey var?? Düşünen ve eleştiren insan..Buna tahammülleri yok..Tahammül ettikleri ise sadece kendi sınırları içersinde eleştiri yapanlardır..Harika bilgiyle kendini donatmış insandan korkarlar.. Dünyanın gidişinin kötülüğünü farkedip değiştirmeye çalışmayan ve bunların yoluna çomak sokmayacak bir insan nesli olması için uğraşıyorlar..Dünya genelinde kolay yönetilebilen halklar olması kadar onların işini kolaylaştıran başka olgu yoktur..İstekleri ise az ve öz.. "Karşı gelmeden çalışın,daha az haklara sahip olun,hayatın zorlukları ile mücadele etmekten başka bişey düşünmeyin"..Hayallerinde ki insanlığın en temel ortak noktası robotlaştırılmış insanlar olmasıdır..Ve en acısı bunu o kadar güzel uyguluyorlar ki,kendinizi özgür sanıyorsunuz,en tehlikelisini yaşatıyorlar size çünkü onların sınırları kadar özgürsünüz..Telefonunuzdan tek tuş ile internete bağlandığınızı bildiğiniz için özgür sanırsınız kendinizi..Herşeyi yapabileceğinizi sanırsınız ama onların size gösterdiği kadar olan herşeyi..İşte özgür olmadığınızı farketmemenizi o kadar güzel sağlıyorlar ki,siz ne güzel herşey çok ilerledi sanıyorsunuz..

        Kısa süre önceye kadar sadece televizyonla şuan ise bilgisayarıda içine katarak müthiş bir zihin kontrolü altındasınız..Size televizyonu dayattıklarında alın bunu izleyin dünyanız değişecek dendiğinde asıl planları koca 24 saatte 3-4 kez yayınladıkları haberleri sunuş şekilleri ile zihninizi ele geçirmek için en kolay yoldan evinize girmekti amaçları..Diğer programların olma nedeni ise,o programları da izleyin yine düşünmeyin düşünecek zamanlarda gidin tv izleyin,size bu verildi yıllardır..Aranızda vardır belki beni kontrol edemezler gibi şeyler söyleyen..Küçük bir örnek hemde Türkiye'den vereceğim..Mesela yıllarca haberlerde terörist kelimesinin eş anlamlısı gibi "anarşist" kelimesi kullanıldı televizyonlardan..Anarşizm denince herkesin zihnine terör olayı gibi lanse edildi..Bakın çevrenizdekilere sorun anarşizm diyin anarşist diyin ne cevaplar alacaksınız en kötüsünden..Ama anarşizm aslında "sosyalizm,faşizm,komünizm veya liberalizm" gibi bir düşünce türüdür..Tek amacı sistemin değişmesidir,sistemsiz yaşam istemektir..Devletlerin yönetilme sistemlerinin yanlış olduğunu benimseyen otorite kabul etmeyen bir düşünce sistemidir..Ama mükemmel bir deforme planıyla terörizm gibi algılanır herkes tarafından..Bu sadece bir örnekti,size bunun gibi bu dediğim insanların istedikleri dünyaya karşı olabilecek herşeyi,her temayı o televizyonlardan aşağılık tanımlarla basitleştirdiler..O yüzden herkes zihin kontrolü altındadır..Doğru olan bir çok şey aslında zihnin tarumar edilerek senin ayıpladığın tasvip etmediğin karşı çıktığın şeyler olmuştur..

   Bakın çevrenize interneti kullanan 10 kişiden kaçı düşüncesini geliştirmekte kullanıyor veya "bu dünyada neden bu kadar problem var?"  diye daha çok bilgi edinip kendi aklını yürüterek fikirler edinmeye çalışıyor..Size yaşattırmak istedikleri hayat bu çünkü..Hayatınızı tren gibi düşünün vagonlarınız var,siz belirliyorsunuz Allah size sen belirle demiş oraya koyacağın yükleri ve ilerle demiş..Bu insanların amacı işte senin vagonlarını senin haberin olmadan bilinçaltı ve bilinç dışı baskılarla ve zihin kontrolü ile elde etmeye çalışmaktır..Yani senin vagonunu onların istediği gibi doldurmanı sağlamaktır..En çok istedikleri kültüründen uzak (sadece Türkiye için değil dünya geneli için söylüyorum) yozlaşmış ve artık herşeye olabilir gözüyle bakabilen insan kitlelerine sahip olmak..Zevklerine yenik insan ırkları,dünya zevkleri için yaşayan insanlara dönüştürülme operasyonu bir nevi..Nasıl mı ? Seks,para,eğlence,uyuşturucu sizi bunlar için yaşanılan bir hayata alıştırmak..Yozlaşmış halkları yönetmek kolaydır..Mesela şuan tüm herkesin ağzında şu cümle var " bu yeni nesil çok cevval,acayipler acayip"..Peki neden böyle dendiği konuları hiç düşündünüz mü? Hazır cevap oluşu yani bir konu hakkında kendi yaşından büyük cevap vermesini görmek veya teknolojik aletlere olan bilgi becerisi,internet bilirliği v.s..Hiç bir çocuğun veya gencin çevresindeki bişeylere karşı geldiğini veya okuduğu sistemin yanlışlığına ezberciliğine karşı geldiğini gördünüz mü? Bunu yapan çocuğu ebeveynler aman sen karışma dikkatli ol girme gitme öyle yerlere diye uyarıyorlar..Çünkü neden ? Yıllarca hak arayan birşeyleri eleştiren yanlışı göz önüne sermeye çalışan kişiler dövüldü, öldürüldü veya suçlandı falan filan..O yüzden benim çocuğum bunlara bulaşmasın!!..Peki kim bulaşıcak ilerde bunlara,kim fert olduğunu hatırlayıp karşı gelecek bişeylere?? İşte istedikleri toplumu yaratmaya başladılar,gelecek nesillerimiz itaate dayalı dünyevi zevkler için çalışan tek tip topluma dönmeye başladı bile..O yüzden sizden ricam çocuklarınızı hakkını aramaya,yanlış olduğunu düşündüğü şeyleri araştırıp karşı gelmeye çalıştırın şimdiden..İlerde moron yetişen nesil içinde bunlara çok ihtiyacımız olacak..En güncel örnek ne diyor hep bir ağızdan Türkiye Cumhuriyeti hükümeti "üç çocuk yapın"..Sürekli ama vazgeçmeden aralıklarla telkin şeklinde..Çok mu umurunda 2040 yılında kendi bile yaşıyor olmayacak olan bir başkanın sürekli Türkiye'nin nüfusunu arttırmaya çalışmak istemesi..Tek isteği insanlar başlarını kaşıyacak zaman bulamasın sürekli çalışsın..Ne kadar çok çocuk o kadar çok sorun problem ve duyarsız halk yaratma düşüncesi..Evine ekmek almak için saatlerce çalışacak neden ve hangi güçle gitsin mitinglere yada protestolara..Sizce bu telkin hiç bir ülkenin yöneticisinin uzun vadede söyleyebileceği bir isteğe benziyor mu,sürekli tekrarlanmasının nedeni yukarıda ki anlattığım ailelerin dünya ile ilgili planlarıdır..Ve amaç, tüm politikacıları da kendi planları için bazı vaatlerle ve sundukları iyi yaşamla esir edip gelecek için  tüm isteklerini yerine getirmeye çalışmaktır..

        Sadece tv yada bilgisayar gibi öğelerle mi insanlara bilinçaltı baskılar yapıyorlar? Hayır tabi ki kullandıkları bir diğer alan modadır..
       Mesela bu sene modada bir atılım oldu ve kafanızı nereye çevirseniz bunun gibi şeylerle karşılaşıyorsunuz..





          Ne kadar güzel ne kadar şirin dimi? Keşke bunların çıkarılma amacı da sizin şirin gördüğünüz gibi olsa..Yaklaşık üç sene önce bu tarz bir modanın yaygınlaşacağını söylemiştim..Kısmet bu yılaymış..Ne oldu da birden kafatasları kurukafalar,kemikler moda adı altında insanların zihnine şirinmişçesine dikte edilmeye başladı..Bunun için 1832'ye gidelim..Yale Üniversitesi'nce bir topluluk kuruldu..İsmi Bones&Skulls (Kurukafa ve Kemikler)..Ve yıllar geçtikçe bu topluluktaki üyeler dünya üzerinde o kadar karanlık şeylerin planlayacısı oldular ki ama bir türlü kimse kesin bir dille suçlayamadı..Mesela aşağıdaki fotoğrafta saatin hemen solunda bulunan açık renk ceketli kim biliyor musunuz? Prescott Bush..Yani Bush'un büyük büyük babası,ben anlatayım biraz..Gördüğünüz adam 2.Dünya Savaşının başlamasına yardımcı olan ve bunun için çok çalışan bir arkadaştır..Hani şu hikaye Hitler vardır ya işte onun bir numaralı kurucularındandır..Onu da anlatırız bir gün..Yani demek istediğim kuru kafa ve kemikler bu grup için tapılacak kadar önemli ritüellerdir,inandıkları  şeye bağlılıklarını simgeleyen en önemli göstergedir..



     Bu grubun önemli üyelerini sayayım mesela size;

 Henry Luce - Forbes,Times,People dergilerinin sahibi
 John D. Rockefeller - yukarda nasıl bir aileden olduğunu anlatmıştım
 John Kerry  - Amerika Dış İşleri Bakanı
 Hillary Clinton - Amerika Eski Dış İşleri Bakanı
 George W.Bush- Eski Amerika Başkanı
 Charles Morgan-J.P Morgan şirketi sahibi
 William George Fargo - American Express Sahibi
 John Brennan - Bir hafta önce 09.03.2013'te görevine başlayan CIA yeni başkanı
 Gerald Ford- Amerika Eski Başkanı
 Henry Kissenger - Amerikalı Siyasetçi,diplomat
  v.s.

       Liste uzar da uzar..Ve esas söyleyeceğim bu isimler içinde öyle şirketlere sahip insanlar var ki Moda sektörünü tamamı ile ellerinde tutuyorlar..Her türlü akıma yön veren şirketlerin başındaki insanların üye olduğu bir grup..Bu dediğim insanların öğretisi yani inancı Kaballah'tır..Modern zamanın firavunları olarak adlandırırlar kendilerini..Yani inandıkları öğreti uğruna dünyada yeni bir dünya düzeni kurmak için uğraşırlar..Bu plan eski çağlarda Firavunların inandığı ve onlardan kalan öğretilerdir..İşte dünyayı parmakla sayılacak aile şirketleri olan Firavun soyundan gelen bu insanlar yönetmektedir ve amaçları ne daha çok para ne daha çok petroldür..Esas amaçları inandıkları öğreti ile dünyayı yönetmek istemeleridir..İngiliz Kraliyet ailesini örnek verelim amblemlerinden giyim kuşamlarına kadar herşey eski Mısır öğretilerini birebir taşır..Tek tek yazacağım bir yazı olacak İngiliz Kraliyet ailesi ile ilgili daha sonra..Konumuza dönersek bu grubun beş sene önce aldığı bir kararla moda adı altında körpe beyinlere inandıkları ve taptıkları ritüellerini,insanlığı alıştırmaya çalışarak tanıtmaya ve şirin şeyler edası ile normalleştirmeyi misyon edinmişlerdir..Senin için kurukafalı kıyafet giymek belki bir farklılık belki moda belki de hiçbir anlamı olmayan bişeydir ama onlar için bu yaygınlaşmak ve kendi inançlarını normalleştirmektir..Bu demek istediğimi sosyoloji ve psikoloji ile uğraşanlar çok daha iyi bilir..Direkt olarak senin bilinçaltına kurukafa imajını ve amblemerini şirinmiş edasıyla sokmaktır..On sene şöyle tişörtler giysen satanist damgası yer,tehlikeli insanlar kategorisine alınırdın..Şuan ise gayet normal oldu..Ben modayı severim,uğraşanlara da saygım büyüktür..Sadece dünyada bazı modacılar bilerek bu tarz akımlar yaratır nedenleri yukarda yazdıklarımdandır..Mesela aşağıda ki figür, firavunlardan bu güne kadar uzanan Pagan inancına sahip,bu yukarda anlattığım ailelerin inandıkları öğretiye göre dünyayı yaratan kutsal keçi başlı tanrıdır..Bu öğretiye inanan insanlar Allah'ı evreni yaratan ama başka hiçbirşeyine karışmayan olarak tanırlar..Baphomet'i ise Adem'e eş bularak dünyanın oluşmasını sağlayan gerçek tanrı olarak görürler.Üç büyük dinin kitabında da Baphomet "Satan" yani şeytan olarak tanımlanmaktadır..

  



        Bunu niye verdim,3-4 sene önce önce de kurukafaları vermiştim yakında moda olursa şaşırmayın diye ama bilirsiniz ki o internet sitemi 1.5 sene önce inanılmaz bir şekilde silinmiş olarak gördüm bir sabah..Şimdi de diyorum ki yıllar sonra bu şekli veya elleri o şekilde görünen bir simgeyi veya da başı keçi gibi görünen simgelerin yoğun kullanıldığı yeni moda akımlarını görebilirsiniz..Ha bu arada şimdiden küçük küçük başlandı zaten...

   
           
    

        Sadece az bir kısıma hitap eder durumda şuan dünyanın ama ilerde büyük markalarında bu tarz kreasyonlarını göreceksinizdir..Baphomet'i mesela tanıtırken bazı iyi huylu arkadaşlarımız Pagan inancında bolluk bereketi temsil eder diye tanıtır..Belki de öyledir ama buna tapan insanların amacı bolluk bereket değil Pagan öğretisini en kötü yönleri ile dünyaya sunmaktır..Ve bunu sunarlarken önce alter egolarınızı ve bilinçaltınızı kullanırlar ki ilerde yanlış olan bişeyi karşınıza çıkardıklarında o size sevimli veya zararsız gelsin..Alter Ego araştırın okuyun bunun hakkında,bu her insana özgü bir alt kişiliktir..Daha fazla ve daha net bilgi edinmek için Fight Club filmini tekrar izleyin ama ne olur "adamlar hayattan bunalmış birbirlerini döverek hayatı yaşıyorlar falan gibi ve vücutlara bak off der gibi izlemeyin"..Özellikle Tyler Durden'e bakın yani Brad  Pitt'in o filmdeki karakterine ve aslında ne anlatmak istediğine..Tyler filmde Edward Norton'un canlandırdığı karakterin alter egosudur..Film boyunca verdiği gizli saklı mesajlarla izleyenlere bunu anlatmaya çalışmıştır..Sadece insanı,nasıl alter egosunun yönettiğine işarettir o film..Tekrar izleyin hatta anlamadığınız yerleri durdurun bir daha izleyin..

       Biz Baphomet'e geri dönelim,kitleleri peşinden koşturan bazı insanlara bakalım neye özendiriyorlar şimdiden..





  
















     



      Tüm şarkıcılardan fotoğraf koyabiliriz ama gerek yok..Mesela rock ya da doğru söylemek gerekirse metal müzik karakteri olan bir müzik tarzıdır,insanı çoğu zaman tatmin eder ve başka yerlere götürür..Ama bu müzik türünün bir sembol hareketi ortaya çıkmıştır uzun yıllar önce..



           Bu işareti ilk çıkaran R.J.Dio'dur İtalya'dan..B.Sabbath grubunda bulunurken yapmıştır ve dünyaya malolmuştur..Kendisine bunun anlamı sorulduğunda İtalaya'da yerel bir harekettir nazar boncuğu gibi kötülüğü kovmak için yaptıklarını söylemiştir..Hmm peki neden o kadar işaret yapıldı rock konserlerinde de bu birden reklam ve ünlenme ile dünya geneline malolmuş bir işaret oldu..Şimdi biraz derin anlatalım..Dio bu hareketi kullandığı ilk konserlerde " Evil Eyes"(şeytan gözleri)  şarkısını söylerken yapmaya başlamıştır..Ve bu el işaretini her ağzından "evil eyes" sözleri çıktığında yapmıştır..Ve şekli bakıldığında Baphomet'in silüetini andırmaktadır..İşte bu yüzdendir ki birden popüler olması sağlanıp tüm dünya üzerinde insanların herhangi bir kötülük aramadan kabul ettiği simge olmuştur..Ama işte amaç aslında o kadar farklıdır ki..Bu hareketi yapan suçludur yada çıkaran suçludur demek istemiyorum sadece neden ortaya çıkarıldığını anlatmaktır amacım..

                  Bu amcalarımızın hepsi metalci ya da Mhp'lidir dimi :)) ellerini niye öyle yapmışlar ki??




        Spiderman filmimizde de  örümcek adamımızın buna benzer bir ağ atış şekli vardır mesela ama gerek yok nedenini niçinini araştırmaya..Çünkü bu kadar basit ve insana sempatik görünen şeylerden insan beynine işlenirler,bu yolu kullanırlar..Sen hadi canım aman olur mu öyle şey dersin ama bilinçaltın ve Alter Egon sahiplenmiştir bile..

       Mesela dinlerden bir örnek vermek gerekirse üç dinde de üstüne basa basa söylenilen bir şey vardır.."Araya aracı koymadan,şirk koşmadan gel"..Derdini,korkunu isteğini bana yalın halinle dua ederek anlat der..Bu üç dinde de böyledir..Az önceki metal işareti örneğinde olduğu gibi,bizde ki nazar boncuğu gibi elle o işareti yaparak kötülükten korunduğunu sanmak..İşte bunlar senin inandığın şeyle arana zorla sokulan kötülüklerdir..Yine resimle örnek verelim bizde ki nazar boncuğu da inandığın şeyle arana bir aracı koymaktır..




   









         Nazar bocuğu bir süs eşyası olarak kullanılabilir ama üzerine dini amaçlar yüklemek saçmalıktır..Buna dini amaç yüklenmesini sağlayanlarda aynı ellerdir..Ortasında ki mavi alana siyah yuvarlak,eski Mısırdan beri inandıkları taptıkları herşeyi gören göz olan Ra (Horus) tanrısının tasvirini koymuşlardır..Yani size,eğer inanıyorsanız dininize bizim şirklerimizi kulanarak tanrınızla irtibata geçiniz demişlerdir..Bu kültürü yıllar boyu yaymışlardır..Evet Amerikan dolarının ve çevrede görülen her ilginç yerde ki meşhur gözdür bu..Gelelim bir de muskaya..




İşte muska böyle bişey ve insanlar yanlarında taşıdıklarında kötülüklerden korunacaklarını düşünürler..Peki neden şeklinin böyle olduğunu düşündünüz mü? Bu da aynı yollarla inançlarına sokulmuş bir şirktir..Senin müslüman,hristiyan,yahudi veya bilumum başka bir din inancında Allah ile olan konuşmana bunları sokmaya ihtiyacın yoktur..Tüm kitaplarda da bana aracı koymadan gelin denilir..Bu muskanın şeklinin de yukarda ki piramit ve herşeyi gören gözü tasvir etmesinden başka amacı yoktur..Sen temiz saf halinle her neye inanıyorsan onun ibadetini yapabilirsin..Ama seni bu tarz şirklerle batıl inançlarla kirletmelerine izin vermemelisin..


        Anlatmak istediğim,düşünün düşündükçe gerçeği farkedeceksinizdir..Başkalarının size doğru budur telkinlerine hemen inanmayın..Size kötü olarak gösterilen herşeyi araştırmadan inanmayın..Çünkü dünyanın düşünen insana ihtiyacı var artık..Başkalarının sizin yerinize düşünüp sizin kararlarınızı vermesini sağlamayın..Özellikle haber bültenlerini,dünya içinde olmuş olayları direkt süzgeçten geçirmeden körü körüne inanmayın..Size dayatılan şeylerin nedenini niçinini her zaman sorun kendinize..Şimdilik iyi bir bahar başlangıcı dilerim..Hoşçakalın..